Seher İpek İşçel
8 Marttan 8 Marta
Kadın hareketinin miladi olarak dünya siyasal takvim ve literatüründe yerini alan 8. Mart, özellikle son yıllarda hemen hemen her aktivistin, siyasinin, rantçının, muhalifin diline de, kalemine de aşinadır. Bir iddiadır, ispatı kendi hakikatinde gizli olan. O tarihte ne oldu, neden o tarih, bu sorular hakkında yazmayacağım. Benim kafamdaki deli soru yada sorular aslında; kadının hakkı erkeğin hakkı diye ayırmaktan ne zaman vazgeçeceğiz? Vazgeçmeli miyiz? Hak ararken acaba neleri kaybediyoruz?. Bir eğitimci olarak 8. Martı farklı bir açıdan ele almak istiyorum.
Kadınların global dünya anlayışı içerisinde özel ve kamusal alanlardaki konumları, farklı rol ve kimlikleri, geçmiş, şimdi ve gelecek dahilinde sürekli değişme gösterir. Bence bu kaçınılmaz gerçekte tek değişmeyen kadının benliği ve birey kavramı olmalıdır. Üzerinden rol çalınıp toplumsal bir yara haline getirilen kadın haklı davasında çoğu yerde ve konuda kurban rolünden çıkamamaktadır ve malzeme olmaya devam etmektedir. Kim nerde ne zaman 'dur' desin diye beklemek yerine herkes kendi salahiyeti içerisinde en iyisi için uğraşmalıdır. Bununda ilk adımı aile içi eğitimdir.
1970'lerde gelinen sonuç 'kadının farklılığı eşit olmasına engel değildir 2023 53'yıldır bu farklılık ne yazık ki katlanarak eşitsizliğe doğru sürükleniyor. Karamsar bir tablo çizmek istememek ile birlikte, hassasiyetimizi arttırmak adına 'ağaç yaşken eğilir' atasözünü baz alarak özellikle evlatlarımızı yetiştirirken bu hak ve eşitliğe riayet etmek boynumuzun borcu haline gelmelidir... Konuşma şeklimiz, davranışlarımızla yetişkin ÇOCUKLAR büyütüyoruz. Kıyafetler oldukça yetişkin bireylere yakın, çocuk parfümleri, alkolsüz 'sekt'ler, 'dress code'lar, kravat ve abiye tutkunluğu, meslek oyuncaklarında feminin ve maskülin betimlemeleri ile gizli mesajlar ve buna benzer günlük yaşam tarzımız... en önemlisi rol modelliğimiz, geleceğin kadınlarına ve erkeklerine ya bir ışık yada bir kör kuyu seçeneği sunmakta. Çocuklarda duygusal gelişimini tamamlayamamış, sosyal faaliyetler içinde boğulmuş, kendisi olamamış, özgüveni parçalanmış gelecek bir nesil istemiyorsak 8. Marttan marta değil de sabahtan – akşama, akşamdan– sabaha 7/24 sorumlulukların bilincinde yetişkinler olarak onlara, cinsiyet farklılığının eşit hak ve özgürlüklere engel olmadığını anlatmak ve yaşamak zorundayız. Yaşanan topum değerlerinin içine itina ile kendi değer ve inanışlarını harman edebilmektir hak ve özgürlükte eşitlik. Rağmenlere rağmen insanca yaşayabilme hakkıdır. Çünkü insanın cinsiyeti yoktur.
Sevgiler Saygılar